10 Eylül 2012

Cengiz Semercioğlu Röportajım Huzurlarınızdaa ;)


Türkiye'de magazinle ilişkisini en iyi yöneten, en akıllı ünlü Hülya Avşar. Ama o da oyunculuk kariyerini iyi yönetemiyor. Demek ki çok da başarılı değil! 
                                           

Cengiz Semercioğlu’nu Kelebek'te her gün okuyoruz ama özel hayatını bilmiyoruz, tanımıyoruz… Siz kimsiniz? Kelebek’ten önceki hayatınız nasıldı?

Arkeoloji ve Sanat Tarihi okudum. 1988 yılından beri gazetecilik yapıyorum. Üniversiteyle beraber gazeteciliğe başladım. Ondan önce tiyatroyla falan ilgileniyordum amatörce, oyun yazıp sahnelemek gibi... 1992 yılında Hürriyet’te çalışmaya başladım. 1998’de ayrılıp 3-4 yıl başka televizyon ve gazetelerde çalıştım. Sonra tekrar Hürriyet’e geri döndüm.


Şu anda küçükken hayal ettiğiniz meslek ve konumda mısınız?


Evet. Yazım çizim işlerini hep seviyordum. Çocuklukta değil ama ilk gençlik yıllarında okuma yazmayı seviyordum. O yüzden üniversiteye girdiğimde de hemen bu mesleğe başladım. Zaman zaman soruyorlar ve ben de  düşünüyorum gazetecilik olmasaydı ne yapardım diye herhalde sanatla falan uğraşırdım bu mesleği yapmasaydım.


Magazine geçiş nasıl oldu peki?


Hürriyet’e ilk girdiğim dönem dergi grubunda çalışıyordum. Televizyon sayfaları hazırlıyorduk. Sonra Kelebek çıkmaya başladı. Ve orada yazmaya başladım.  Özellikle son 7-8 yıl içinde popüler kültür üzerine, içinde magazinin, sinemanın, edebiyatın, gezinin, yemeğin, restoranın aynen senin blogundaki gibi Yaşamın Tatları’nın olduğu bir köşem oldu. Lifestyle diye bir başlık altında toplayabiliriz bunları. Bu televizyona ya da magazine bağlı kalmayan daha özgür bir alan.  O yüzden çok keyifli oluyor.


Türkiye’de magazin korkulan bir şey gibi… İnsanları böyle korkutan ne?


Ünlüleri korkutan bir şey tabiki.(Gülüyoruz) Seyirci ve okuyucuyu korkutmuyor hatta onlar bundan oldukça keyif alıyorlar. Çünkü hem gazetede hem televizyonda en çok izlenen programlar, okunan bölümler magazin. Mesela bugün Kelebek pek çok günlük gazeteden çok daha fazla okur erişimine sahip bir gazete. Dolayısıyla, magazin çok okunuyor. Okur  ya da izleyici korkmuyor yani. Ünlülerin daha çok korkusu var.  Onlar da daha çok yakalanma fotoğrafları ya da istemedikleri haberler magazinciler tarafından yapıldığı zaman mutsuz oluyorlar.  Yoksa hep onların istedikleri haberleri yaparsak çok mutlular ve magazinden hiç korkmuyorlar. Ama tabiki gazetecilik hep iyi haberleri yapmak değil varolan neyse iyi kötü onu yansıtmaktır.


Magazinde objektif olmak mümkün mü?

Bu, haberi yapan kişiyle alakalı bir durum.  Biz objektif bir yayın sürdürüyoruz Kelebek olarak.  Hem gazetede hem köşe yazılarımda ünlülere ya da yazdığım konularla ilgili kimseye karşı bir art niyet, nefretle hareket ya da bel altından vurmak, kötülük yapmak için haber yapmak gibi gazetecilik kurallarını sarsacak şeyler asla olmaz zaten. Yapmadık, yapmayız. Ama tabiki zaman zaman bir tanıdığının haberi gelir, belki orada başlığı atarken, haberi yazarken biraz daha torpil geçersin. (Gülüyor)  




Sizce magazinde sınır nedir? Muhabirler ya da fotoğrafçılar nerede durmalı?

Bence dünyadaki kıstaslar neyse Türkiye’deki de o.  Bunu sadece gazetecilik ya da magazincilik üzerinden tartışmamak lazım.  Artık sosyal medya gibi bir gerçek var.  Ve orada herkes kendi çektiği fotoğrafı anında on binlerce insanla paylaşabiliyor.  Ve "retweet" sayesinde de bu fotoğraflar tekrar dolaşıma sokularak çok daha fazla insana ulaşabiliyor.  Biz gazeteciler bu haberi yapmasak, bu fotoğrafları yayımlamasak zaten artık  bunları çekip yayımlayan milyonlarca insan var.  Dünyada da böyle, Türkiye’de de böyle. Dolayısıyla artık ünlülerin bu tip şeylerden kaçarı yok. Sadece bizden bahsetmiyorum, Fransa Cumhurbaşkanının da sevgilisiyle fotoğrafını çekiyorlar. İngiltere Prensi Harry’i de çırılçıplak yakalıyorlar.  Dünyanın her tarafında bunlar haber oluyor. Gazeteler ya da dergiler bu konuyu haber yapmasa da internet sitelerinde ve sosyal medyada yer alarak milyonlara ulaşıyor. Ünlülerin, bizim haberimiz yapılmasın, fotoğrafımız çekilmesin, özel hayata müdahale oluyor gibi bir yakınmaları oluyor. Evet, ben de onların yerinde olsam bundan yakınırdım ama üzgünüm yapacak bir şey yok.

Sosyal Medya yazılı magazine basınını nasıl etkiledi? Sizce yazılı magazin sekteye uğrar mı ileride?

Aksine daha fazla zenginleştiriyor.  Çünkü ünlüler artık bu bizim özel hayatımız çekmeyin dedikleri resimleri kendileri çekip instagrama koyuyorlar.  Hani özel hayattı? Madem özel hayattı neden çekip instagrama koyuyorsunuz. Dolayısıyla bunlar magazine daha fazla zenginleştiriyor. Çünkü magazincilerin hiç bir zaman çekemeyecekleri ya da ulaşamayacakları fotoğrafları instagram ya da twitter’ı açıyorsunuz ünlüler kendileri çekmiş oluyorlar.  Bu magazine çok zenginleştiriyor.



Kadın vücudunu çok eleştiriyorsunuz diye serzenişte bulunanlar oluyor, ama Murat Boz’un vücudunu da koydunuz ona da kızdılar. İnsanlar sizden ne istiyor?

Onların savunması da enteresan fotoşop yaptılar üzerinde oynadılar diyorlar ama bize gelen fotoğraflar var. Bir başka gazeteye gelen başka fotoğraflar var. Böyle bir şey olabilmesi için bütün gazetelerin anlaşıp resimlerin üzerinde fotoşop yapıp aynı kareleri kullanması lazım.  O yüzden savunmaları komik bir savunma.  O tarz fotoğraflar yakalanıp çekilirse mutlaka haber olarak kullanılıyor.




Magazinci olmak zor mu? Size küsen çok oluyordur. Nasıl başa çıkıyorsunuz?


Kesinlikle. Çok fazla küsen oluyor. Arkadaşlıklarını sürdürmen zorlaşıyor. Daha fazla yalnızlaşıyorsun.  Hem bu haberleri yaptığın için hem köşede yazdığın için. Çünkü bütün ünlüler şunu bekliyor senden: "O benim arkadaşım benim hakkımda kötü bir şey yazmaz." Ama sen benim arkadaşım olduğun gibi diğer ünlü de benim arkadaşım. Ya da arkadaşım değilse bile bir tanışıklığım, hukukum var onunla da . Dolayısıyla, biz arkadaş dediklerimizin hiç biriyle ilgili haber yapmayacaksak kiminle ilgili haber yapacağız? Onlar bizimle biz de onlarla devam etmek durumundayız.




Tehdit aldığınız oluyor mu?


Yok ama kırgınlıklar, sitemler oluyor tabiki.  Bunları bazen kendileri bazen başka kanallardan bize iletiyorlar ama dediğim gibi bizim yaptığımız işin doğası bu. Çok az arkadaşınız, dostunuz ve kurduğunuz ilişkiler zedelenmeye çok açıktır.


Sizce Türkiye’de magazinle ilişkisini en iyi yöneten ve magazinden beslenen en akıllı ünlü kim?

Magazin olmadan ünlüler, ünlüler olmadan magazin olmaz. Bu hep tartışılan bir şeydir. Ünlüler hep magazine ilk şöhret oldukları yıllarda çok daha iyi kullanırlar şöhret olduktan sonra magazine burun kıvırırlar.  Haber olmak istemezler kötü halleriyle.  Ama böyle bir şey yok tabiki… Dün haber oldukları gibi bugün de haber olacaklar magazinde. Bu konudaki alınganlıklara gerek yok çünkü biz de işimizi yapıyoruz.  Ve insanların en çok merak ettikler şey, şarkıcıların, dizi karakterlerinin hayatları. Nereye giderler, ne yerler, ne içerler çok merak ediyorlar ve biz de gazetede köşede haber yapıyoruz…




En akıllı ünlüyü söylemediniz? (Gülüyoruz)


Doğru, söylemedim. :) Mesela Hülya Avşar.  Yıllardır hem çok iyi malzeme vermeyi hem ilişkisini yürütmeyi çok iyi bilir… Magazincilerle ilişkilerini iyi yönetir ama oyunculuk kariyerini iyi yönetemediğini düşünüyorum.  Demek ki çok da başarılı değil aslında. Bununla ilgili bir yazı da yazmıştım daha önce. Onun dışında Gülben Ergen de başarılıdır. 
Bir de yeni bir kuşak var artık daha fazla reyting çeken, daha fazla ilgi çeken, onlar da dizi oyuncuları. Eskiden şarkıcılar falan çok konuşulurken şimdi görüyoruz ki, dizi oyuncularının reytingi ve gördükleri ilgi eski şarkıcılara ya da popçulara gore çok daha fazla. Bugün dizi oyuncuları çok daha fazla ilgi görüyor Hülya Avşar, Gülben Ergen, İbrahim Tatlıses gibi yıllarca magazine yön veren isimlerden.  Ve bu dizi oyuncuları medyayla aralarına hep bir mesafe koymayı ve dengede götürmeyi başarıyorlar.


'Hayatım Caravaggio Resimleri Gibi...'




Gazetecilerin arası nasıldır? Birbirini kollar mı bu camia? Gazeteci dostlarınız var mı?


Ben 25 yıldır bu mesleği yapıyorum ve görüyorum ki eskiden belki daha fazlaydı birbirini kollamak bizim meslekte. Son 10 yılda rekabetin artması, internet ve sosyal medya gibi farklı unsurların devreye girmesiyle bu dayanışma maalesef tamamen yok olmuş vaziyette. Artık gazeteciler de birbirleri hakkında olumlu olumsuz haberler yapıyorlar. Eskiden yapılmayacak, görmezden gelinecek haberler vardı. Hatta gazeteci gazetecinin haberini yapmazdı o zamanlar.  Ama artık onların da haberleri diğer gazeteler ve rakipler tarafından yapılıyor. Dolayısıyla böyle bir dayanışmadan ya da gazeteci gazetecinin haberini görmezden gelir gibi bir kuraldan söz etmek mümkün değil artık.




Bir gününüz nasıl geçer? Günde kaç saat çalışırsınız?


Yoğun çalışıyorum. Sabah 6'da kalkıyorum. En geç 7'de işte oluyorum. Saat 10.30'a kadar hem televizyon programına hazırlanıyorum hem gazete yazıları yazıyorum.  Saat 1de bitiyor program. Sonra tekrar yazıları takip ediyorum. Gazetede toplantılara katılıyorum. Haftada bir NTV Radyoda programım var. 


Bu sezon televizyon programı olacak mı yine? 

Bu sezonki televizyon programına da bir 15 gün sonra başlayacağız. Yani aynı yoğun tempo beni bekliyor…( Gülüyor)



Cengiz Semercioğlu 10 sene sonra kendisini nerede ve nasıl görüyor?

Yine medyanın içinde olacağım çünkü bu işi biliyor ve yapıyorum. Televizyon, gazete veya internet artık hangi mecra olursa orada çalışmaya devam edeceğim.




Hayatınızı resmetsek… Hangi ressamın hangi tablosuna benzerdi?
(Derin bir sessizlik oluyor) Herhalde Munch’un karamsar resimlerinden birine benzemezdi diyorum ve gülüyoruz.


Yok o olmaz. Caravaggio en sevdiğim ressamlardan… Onlar gibi olurdu herhalde…
Caravaggio Resimlerinden Biri- Fal Baktıran Memur


Bu koşturmacanın arasında formunuzu nasıl koruyorsunuz? Spor yapıyor musunuz? 

Son 1 yıldır spor yapamıyorum ondan önce düzenli olarak yapıyordum. Bu koşturmakla ilgili olabilir oradan oraya. Haftanın 6 günü çalışmak… Mesela bak yaz döneminde kilo aldım hemen çünkü daha az koşturuyorum (Gülüyoruz)


Zıpır sorular: 


En sevdiğiniz yemek?

Dolma


En sevdiğiniz restoran?


Cihangir’de oturduğum için Cihangir’in cafeleri süper.
Sunset, Sur Balık, Zuma.


İş hayatınızda keşkeleriniz?


Mutlaka olmuştur. Hatalı haberler olabiliyor, yanlış yorumlar yazabiliyorsun. İnsana değer bir şey yapıyorsunuz. Hata da illa ki oluyor. Önemli olan hata yapınca düzeltmesini yapıp özür dileyebilmek, hatayı saklamak değil…


En beğendiğiniz şehirler?

Cape Town, Rio, Bang Kong, Havana.




Yoğun iş temposu arasında bana zaman ayırıp sorularıma tüm samimiyetiyle cevap verdiği için Cengiz Semercioğlu'na çok teşekkür ederim... 
                                                 BURCU ÇEŞİT. 




Hiç yorum yok: